24 Mayıs 2008 Cumartesi

Avrupalı Gözüyle Taklacı Mardin Güvercinlerinin Özellikleri

Asya güvercinleri, Türkiye’de ve diğer ülkelerde her bölgeye göre farklı isimlerle anılmaktadır. Türkiye’de en fazla Mardin ve Taklacı, oyun kuşu isimlerine rastlanılmaktadır. Bu güvercinler Almanya’da da bilinmektedir. Benim bildiğim diğer isimler Tak Tak, Şak Şak, Yapışkan, Dönek ve Yerli (bölgesel tür).


Bu isimlerin çoğunu, hayvanların uçuşları verir. Örneğin Tak Tak ve Şak Şak sesleri, hayvanların uçarken kanatları ile çıkardıkları seslerdir. Yapışkan adı belki de dikey olarak tırmanabilmesinden dolayı denmiştir. Dönek adı en fazla Doğu Anadolu’da yaygındır. Dönmek veya takla atmak manasını taşır. Bu türün menşei bilinmemektedir. Fakat güvercinlerin, çok eski yüzyıllarda Doğu Anadolu Bölgesi’nden, İran, Irak ve Suriye’den geldikleri tahmin edilmektedir. Sonuçta Güneydoğu Anadolu’da evcilleştirilmiş ve yetiştirilmiştir. Bundan dolayı bu türe Mardin’in adı verilmiştir. Buradan yayılarak batıya ve kuzeye gitmişlerdir. Bugün hala Mardin adı, bu tür güvercinlerin adı olarak kullanılmaktadır. Belki biz Avrupalılar için de, parende atmak manasını taşıyan Takla adını kullanmak daha yerinde olur.

Takla güvercinleri son 10-15 yıl içinde Avrupa’da çok ilgi gördüler. DFC Gazetesinin haberine göre akrobasi uçuşu yapan güvercinler, 20 yıl öncesine kadar güvercin sever Reber sayesinde bilinirdi. Daha sonraları dikey olarak uçan bu türün var olduğu görüldü. Takip eden yıllarda güvercin sever İhsan Kandil tarafından Akrobasi Güvercini olarak vasıflandırıldı. Takla atan güvercinleri ilk kez bir halde (gösteri alanı) gören seyirciler hayran kaldılar.

Bu hayranlık çok çeşitli güvercin yetiştiricisinin ticaretini etkiledi. Fakat insanlar burada gördükleri şeyi daha sonra görebildiler mi? Çünkü özellikle arzu edilen uçuş, uzun süre ve sabır gerektiren bir prosedür gerektirir. Bazı insanlar bunu kolayca gerçekleştirir. Güvercinler alışılageldiği gibi uçarlar (dönerek). İyi dönenler alıkonulur ve doğrusal uçanlar, eğitimleri için uzun süre meşguliyet gerektiğinden dolayı bertaraf edilirler. Takla atmaları da beklenmez.

Bu hayranlık çok çeşitli güvercin yetiştiricisinin ticaretini etkiledi. Fakat insanlar burada gördükleri şeyi daha sonra görebildiler mi? Çünkü özellikle arzu edilen uçuş, uzun süre ve sabır gerektiren bir prosedür gerektirir. Bazı insanlar bunu kolayca gerçekleştirir. Güvercinler alışılageldiği gibi uçarlar (dönerek). İyi dönenler alıkonulur ve doğrusal uçanlar, eğitimleri için uzun süre meşguliyet gerektiğinden dolayı bertaraf edilirler. Takla atmaları da beklenmez.

Takla güvercinleri orta büyüklükte, yumuşak, sessiz ve evcil olup, orta kalınlıkta gagası olan güvercinlerdir. Topuklarının üzerine kadar güzel renklilik (çorap gibi) paça vardır. Genellikle karanfil gagalıdır. Midye kabuğuna benzerliği ile hayranlık uyandırırlar. Renkleri koyu mavi tonları (gök) be buz rengi tonlarıdır. Genellikle şu renklere rastlanılır; koyu mavi-dövmeli, beyaz, parlak siyah, kahverengi ve sarı tonları ve çok renkli. Alt ve göğüs çizgileri, beyaz kuyruk gibi.

Yavru haldeki güvercinler 5-6 haftada elverişliliğini ortaya koyar. Üç tane olurlarsa gençlik dönemlerini zorluk yaşamadan geçerler. Bunlar için yerden ayağa kalkmalarını engelleyen yuvalar hazırlanır. Üç kat yuva yerden üst üste konulabilir. Daha yüksek olursa yerde denge kurulması zor olabilir.

Yuvalar alçak olursa, yavrular yem yemeye vaktinden önce başlarlar ve kendi kendilerine yemeği daha çabuk öğrenirler. 30 gün sonra ebeveynlerinden ayrılabilir ve genç hayvan kafesine konur. Günde 1-2 defa kapı önüne yere bırakılır. Daha sonraları sadece yerde durur. Oradan kendi desteğini çeker. Sonraki 2-3 haftada, kendi kendine uçmayı deneyinceye kadar, yerde ürkütülmeden dolaşması sağlanır. Daha sonra yetişkin ve uçabilen bir güvercinle birlikte, uçmayı öğrenmesi için birebir bırakılır. İlk uçuşta alkış sesi duyulabilir. Daha sonra göğüs dairesi ekseninde dönme denemeleri gözlenir. Sonraki haftalarda takla atmayı öğrenir.

Uçmaya başladıktan sonra, ara vermeksizin her gün uçurulmalıdır. Aksi halde birkaç gün dinlenirse, bazı güvercinler uçma esnasında takla atabilirler. Böyle olunca yönlerini kaybedebilirler. Daha sonra takla atarak uçabilirler. Böylece en iyi hayvanlar kaybedilebilir. Boyunları ekseninde dönmeleri fazla olursa yere düşebilirler. Bunların özellikle dönen güvercin yetiştiricileri tarafından bilinmesi gerekir.

Genç hayvanlar ilk uçuştan 2-3 ay sonra dairesel dönüşlere başlar. (takla dönüşlere başlamadan önce) kanat çırparak yukarıya doğru dikey uçar.

Ancak böyle takla atabilir. Yani atmadan önce 2-3 metre yükselir. Sonra takla atar. Buna ‘hava fişeği’ veya ‘şandel çekmek’ denir. Çoğu birkaç uçuştan sonra 10 metreye kadar yükselir. Bu arada 2-3 takla atar. Bu tür hayvanlar özel uçuşlar içindir. Hava fişeği uçuşu yapan bu hayvanlar tek başlarına birkaç dakika uçarlar, sonra diğerleri gibi yere inerler. Uçan hayvan bunu fark edince diğer güvercinlerin yanına, yere inmeyi dener. Hava fişeği uçuşunu öğrendiği için önce bir hamlede yere inemeyebilir. Önce dikey olarak yükselip sonra takla atarak inerler.

Bazıları vida gibi dönerek hava fişeği uçuşu esnasında takla atarlar. Bu türün birkaç temsilcisi hava fişeği esnasında havada fazla yükselmeden 10-15 takla atarlar. Türklere göre ne kadar fazla takla atarsa o kadar değerlidir. Uçuş, kondisyon ve hava şartlarına göre 10 dakika ile 5 saat arasında sürebilir.

Asgari uçuş süresi bir saat, azami bir buçuk saat olmalıdır. Bundan fazlası hayvan için yorucu, yetiştirici içinse sıkıcı olur. Yani bakıcı, hayvana bu kadar bağlı olunca bakımdan şikayetçi olabilir.

Uçuş denemesi yapmış olan hayvanlar bakıma alınmalıdır. Türkiye’de en erken 2-3 yıllık hayvanlar bakıma alınmaktadır. Bunlar uçuşta korunmuş ve bakıma alınmış hayvanlardır.

Tüy değiştirme döneminde hayvanlar asabi olacağı için ve hayvanlara acı verebileceği için mümkünse uçurulmamalıdır. Çünkü tüy dökümü, sakin bir şekilde olursa uçma yetenekleri daha da artar.

Ekim 1991’ de her zamanki gibi tatilimi yine Türkiye’de geçirdim. Dört haftanın ancak iki haftası evdeydim. Diğer iki haftası, güvercinleri tanımak için yetiştiricilerin yanında geçti. Bu türleri çocukluğumdan beri tanımama rağmen, cevaplamak istediğim birçok soru hala açık durumdaydı. Arkadaşım Talih Eroğlu ile birlikte, 60 km. uzaklıkta bulunan bir şehre gittik. Çünkü birkaç yıl önce, bakımım altındaki hayvanları, Talih sayesinde arkadaşı Halil’den almıştım. Kamyonuyla Türkiye’nin birçok yerini gezen yerli bir yetiştiriciden, takla yetiştiriciliğinin sadece Türkiye’de olduğunu öğrendik. Halil’in bu bilgileri ve bizi davet etmesi gitmemiz için yeterli bir sebepti.

Halil, arkadaşına bizim isteğimizi bildirdi. Önce Halil’in hayvanlarını gözlemledik. Bu hayvanlar apartmanın bodrumunda yetiştiriliyordu. Güvercinler pencereden gidip gelebiliyorlardı. Takla güvercinlerinin bir metre yüksekliğinden dışarı ve içeri gidip gelmeleri beni şaşırtmıştı. Pencerenin üzerine, balkon branda örtüsü vardı, böylece güvercinler yükseğe uçamıyordu.

Öğleden sonra güvercin sever Sabri’yi ziyaret ettik. Biz oraya vardığımızda güvercinleri yerde dolaşıyordu. Uzun bir konuşmadan sonra bizim doğal olarak sabırsızlıkla beklediğimiz gibi, yetiştirdiği güvercinlerden birini uçurmak istedi. Önce bütün sürüyü kafese doldurdu. Genç bir güvercini dışarı aldı ve yere bıraktı. Sopayla hafifçe dürttü, güvercin hemen hava fişeği hareketine başladı, kanat çırparak 20 metre yüksekliğe kadar çıktı, sonra takla atmaya başladı. Tekrar 15 metre yükseldi ve takla atarak yine alçaldı, tekrar 35-40 metre yükseğe çıktı ve dairesel dönmeye başladı. Çeyrek dakikada bir şahin gibi kanatlarını açarak yerde olan güvercinlerin yanına alçaldı, yere yaklaştıktan sonra durdu ve hemen takla atmaya başladı (buna taban takla adı verilmektedir). Üç takladan sonra, makine dişlisi gibi ses çıkararak yükseldi.

Bu uçuş sitilini 1 saat boyunca tekrarladı, sonra bir takla atarak yerdeki diğer güvercinlerin yanına indi. Kanatlarını açarak her inmesinde yere konacağını sandım, çünkü yere 50 cm. kadar iniyordu ve tekrar çırpınarak yükseliyordu. Ben daha önce bir tanesini görmüştüm beni bunun kadar hayran bırakmamıştı. Özellikle yaptığı taban taklanın değeri biçilmezdi. Bunlar mücevher gibi özel yerde muhafaza edilmeliydi.

Öğleden sonra hep birlikte 50 dönümlük arazisinin bulunduğu yüksekçe bir köye gittik. Burada bir ahır vardı. Güvercinlerin yetiştirildiği yapı 150 cm. yüksekliğinde yoktu ve balçıktan yapılmıştı. Hücreleri (yuva) meyve dalları gibi basit malzemeden yapılmıştı. Bakımı gerçekten dikkate şayandı.

Öğleden sonra başka bir köye gittik. Uzun bir aramadan sonra oradaki takla yetiştiricisini bulduk. Bize, yol kenarında boş bir yerde beklememizi söyledi. Birkaç dakika sonra elinde bastonuyla dar bir sokakta güvercinleri boş bir araziye doğru sürdüğünü gördük (kuzu sürüsü gibi). Biraz sonra onu göremez oldum, çünkü taklacıların uçtuğu bu arazi evden 50 metre uzakta idi. İçlerinden bazıları üç kuşaklıydı ve limon rengindeydi. Bu türler orada daha değerli kabul edilir. Uzun süren sohbetten sonra güvercinleri tekrar kafese sürdü. Bu güvercinlere çok bağlı olunursa her halükarda uçurulabileceğini düşündüm. Sadece bunu istemek ve kendini hazırlamak gerekliydi. Güvercini sadece bir yere alıştırmak ve orada uçmalarını sağlamak dahice bir düşünceydi.

Türkiye’deki yetiştiriciler her yıl turnuva düzenliyorlar ve orada büyük paralar dönüyor.

Uzun süren konuşmalardan sonra aklıma birkaç soru takıldı. Hiçbir yetiştirici gizli sırlarını vermemişti.

Sonuç olarak bütün takla ve mardin yetiştiricilerini ve yetiştirici olmak isteyenleri, hava fişeği eğitimi verdirmeye davet ediyorum. Çünkü yüzyıllardan beri bu tür güvercinleri doğru yetiştiremedik. Bundan sonra da uçuş özelliklerinin acemice sürdürülmesine izin vermemeliyiz.

Bu makale Kemal Öncel tarafından bir Alman dergisinden çevrilmiştir.

Hiç yorum yok: