29 Temmuz 2008 Salı

külü tekir

Karışık Orient








karıkşık orient






Dolapçı






Karışık orient






15 Temmuz 2008 Salı

Antalya Güvercinleri

Taklacı Güvercinler

Günümüzde Dünya üzerinde beslenen çoğu güvercin ırkının soyu Anadolu 'da yetiştirilen güvercinlere dayanmaktadır. Taklacı güvercin ırklarımızın kökleri göç edip geldiğimiz Orta Asya topraklarına kadar gitmektedir.
Rus tarihçileri , Rus güvercin ırklarının Türk güvercinlerinden geldiğini defalarca açıklamışlardır. Avrupa 'ya yapılan seferler esnasında at koşturan atalarımız taklacı güvercinlerini de yanlarında götürüp oynatırlardı. Günümüzde Avrupada da bizim güvercin ırklarımıza rastlamak çok mümkündür.
Mardin Taklacı Güvercin:

Mardin taklacı güvercininin en büyük özelliği diğer evcil güvercin cinslerine göre biraz daha iri olmasıdır. Mardin taklacı güvercininin hakiki damarında tepe ve gül yoktur. Ancak günümüzde birçok güvercin ırkı ile karıştığı için birçoğu tepeli ve güllü olarak karşımıza çıkmaktadır. Tepe genetik olarak baskın bir özellik değildir ve ırsi olarak ancak anne ve baba ikiside tepeli ise yavru tepeli çıkabilir. Taklacı Mardin güvercinin göğüs kafesi diğer güvercinlerden ayıran önemli bir özelliğidir. Mardin güvercinleri çok uzun ve güzel uçarlar. Saatlerde havada kalan bu kuşların çoğu tek başına ve alçaktan uçmayı sever. Orjinal damarlarında sadece siyah, beyaz, mavi ve dumanlı renkleri mevcuttur.

Urfa Taklacı Güvercin:

Urfa taklacı güvercinlerinin en büyük özellikleri düşük kanatlı olmalarıdır, yani kanatlarını kuyruklarının altında taşırlar. Kanat uçları zaman zaman yere değecekmiş gibi görünebilir. Uçma kabiliyetleri ve renkleri Mardin güvercinlerine benzer. Kafaları biraz köşeli görünümlü, alınları dolgundur. Arap olanlarında göz çevresinde tüysüz bir bölüm vardır ve bu halka belirgindir. Urfa taklacı güvercinlerinde göğüste koyu kahverengi, mora benzeyen bir renk belirir. Mardin taklacı güvercinlerinden farkı genellikle bu renktir. Mardinlerde açık renklilik durumuna ülkemizin çoğu yerinde "sabuni" tabir edilmektedir. Günümüzde Urfa güvercinlerinin damarını saf, karışmamış halde bulmak oldukça zordur. Nesilleri zaman içinde diğer ırklarla karışmışlardır. Saf Urfa Taklacı Güvercini eğer bulunabilirse çok değerli, maddi değeri yüksek kuşlardır.

Sivas Taklacı Güvercinleri:

Sivas ırkı güvercinler başlarının küçük ve gagalarının ince olmasıyla bilinirler. Ön tepe yani gülde Sivas kuşlarında vardır. Sivas güvercinlerinde renkler bildiğimiz siyah, beyaz, mavi ve dumanlı renklerinin üzerine kınalı tabir edilen renkler gelmiştir. Kınalı çilli olanlarına Miski, gümüş çilli olanlarına çakmaklı ve rengi açık olanlarına Sabuni tabirleri Türkiye' nin birçok yerinde güvercin besleyenler tarafından kullanılmaktadır. Çakmaklı dediğimiz renk türü mavi, sabuni ve miski dediğimiz renkler de kahverengi neslinden gelmektedir. Sivas ırkından hariç diğer güvercin türlerinde görülen sabuni ve miski renkleri farklıdır ve maviden gelmektedir.
Sivas cinsi taklacı güvercinler Mardin ve Urfa kuşlarından daha az uçmayı severler, ancak oyunları daha sıktır. Çok alçak dalarlar, hatta daldıklarında ayakları yere değmeden kuyruklarını yere sürterler ve takla atarak yükselirler. Yükseldikleri mesafe Mardin ve Urfaya göre daha kısadır, ancak daha sık takla atarlar.Güvercin ne kadar iyi ise kuyruğunu yere sürme mesafesi o kadar uzun olur.

Ankara Taklacı Güvercinleri

Ankara güvercinleri ülkemizde beslenen en küçük evcil güvercin türüdür. Vücut, kafa ve kanatları fiziksel olarak diğerlerinden daha minyondur. Renkleri kirlidir, birçok renk çeşidi kirli ancak canlı renkler olarak görünebilir ancak kahverengi ve gümüş olanlarına rastlanmaz. Mavisi koyu tonlarda ve sislidir. Araplarında renk açıktır çoğu zaman koyu tonlarda değildir. Arap rengindeki Ankara cinsi taklacı güvercin kanatlarında yer alan şerit, siyah tüylerin üzerindeki renge rağmen belirgin olarak görünebilir. Bunun nedeni damarlarının aslında arap olmaması, bu siyahlığın koyu maviden gelmesidir.
Kırmızı, portakal, şeker ve limonların üzeri her zaman gri, küle benzeyen bir ton ile örtülüdür. Bu renkleri taşıyan kuşların iyisinde kanat uçları ve kuyruklar saf beyaz olmamalı, gıri tonlarda bir beyaz olmalıdır. Bu damarlarının gerçek Ankara kuşlarından geldiğinin göstergesidir.
Boz rengi Ankara ilimize ait bir renktir ve mavinin bir tonudur. Ancak, çoğu güvercin besleyen boz rengini sabuninin kirli hali olarak bilirler.
Kahverengi de aynı şekildedir, açık kahverenginin aslında bildiğimiz kahverengi ile alakası yoktur, güvercinlerde kahverengi mavilikten gelmektedir.
Ankara kahverengilerinde tüylerdeki ve kanatlardaki renk güneş ışığı altında biraz kayba uğrar.
Ankara taklacı güvercinleri diğer taklacı türlerine göre daha sık takla atarlar. Yükselme mesefaleri kısa, fakat takla sayıları çoktur. Favori kuşlardır. Damarları Ankara 'da çok iyi korunmuştur. Günümüzde Ankara ilimizde bu taklacı güvercinlerin saf ırkından kuş bulmak mümkündür.

Antalya Taklacı Güvercinleri

Antalya güvercinleri zamanla diğer ırktan kuşlarla eşleştirilerek ortadan kalkmışlardır. Fiziksel özellik olarak; göğüsleri dar, bacak ve boyun uzunlukları diğer cinslerden fazladır.
Bu ırk ötekilerine göre daha dar bir göğüse sahip olup bacak ve boyun uzunlukları fazladır. Gagaları kısa boydadır. Renkleri çok canlı ve çeşitlidir. Hemen hemen her renkte Antalya cinci taklacı güvercin görülebilir. Ön, arka ve çift tepe bu kuşlarda önemli özelliktir.
Uçuşları Urfa güvercinlerine benzer, fazla çekmezler. Çok yükselmeyi ve tek uçmayı severler. Oyunlarını havada, yüksekte yaparlar. Bu güvercinlerden günümüzde Antalya'da bulmak mümkün değildir. Sınır komşularımız Suriye ve Irak'ta bu nesilden güvercinler olduğu söylenmektedir.

Ankara güvercin

Taklacı Güvercinler

Günümüzde Dünya üzerinde beslenen çoğu güvercin ırkının soyu Anadolu 'da yetiştirilen güvercinlere dayanmaktadır. Taklacı güvercin ırklarımızın kökleri göç edip geldiğimiz Orta Asya topraklarına kadar gitmektedir.
Rus tarihçileri , Rus güvercin ırklarının Türk güvercinlerinden geldiğini defalarca açıklamışlardır. Avrupa 'ya yapılan seferler esnasında at koşturan atalarımız taklacı güvercinlerini de yanlarında götürüp oynatırlardı. Günümüzde Avrupada da bizim güvercin ırklarımıza rastlamak çok mümkündür.
Mardin Taklacı Güvercin:

Mardin taklacı güvercininin en büyük özelliği diğer evcil güvercin cinslerine göre biraz daha iri olmasıdır. Mardin taklacı güvercininin hakiki damarında tepe ve gül yoktur. Ancak günümüzde birçok güvercin ırkı ile karıştığı için birçoğu tepeli ve güllü olarak karşımıza çıkmaktadır. Tepe genetik olarak baskın bir özellik değildir ve ırsi olarak ancak anne ve baba ikiside tepeli ise yavru tepeli çıkabilir. Taklacı Mardin güvercinin göğüs kafesi diğer güvercinlerden ayıran önemli bir özelliğidir. Mardin güvercinleri çok uzun ve güzel uçarlar. Saatlerde havada kalan bu kuşların çoğu tek başına ve alçaktan uçmayı sever. Orjinal damarlarında sadece siyah, beyaz, mavi ve dumanlı renkleri mevcuttur.

Urfa Taklacı Güvercin:

Urfa taklacı güvercinlerinin en büyük özellikleri düşük kanatlı olmalarıdır, yani kanatlarını kuyruklarının altında taşırlar. Kanat uçları zaman zaman yere değecekmiş gibi görünebilir. Uçma kabiliyetleri ve renkleri Mardin güvercinlerine benzer. Kafaları biraz köşeli görünümlü, alınları dolgundur. Arap olanlarında göz çevresinde tüysüz bir bölüm vardır ve bu halka belirgindir. Urfa taklacı güvercinlerinde göğüste koyu kahverengi, mora benzeyen bir renk belirir. Mardin taklacı güvercinlerinden farkı genellikle bu renktir. Mardinlerde açık renklilik durumuna ülkemizin çoğu yerinde "sabuni" tabir edilmektedir. Günümüzde Urfa güvercinlerinin damarını saf, karışmamış halde bulmak oldukça zordur. Nesilleri zaman içinde diğer ırklarla karışmışlardır. Saf Urfa Taklacı Güvercini eğer bulunabilirse çok değerli, maddi değeri yüksek kuşlardır.

Sivas Taklacı Güvercinleri:

Sivas ırkı güvercinler başlarının küçük ve gagalarının ince olmasıyla bilinirler. Ön tepe yani gülde Sivas kuşlarında vardır. Sivas güvercinlerinde renkler bildiğimiz siyah, beyaz, mavi ve dumanlı renklerinin üzerine kınalı tabir edilen renkler gelmiştir. Kınalı çilli olanlarına Miski, gümüş çilli olanlarına çakmaklı ve rengi açık olanlarına Sabuni tabirleri Türkiye' nin birçok yerinde güvercin besleyenler tarafından kullanılmaktadır. Çakmaklı dediğimiz renk türü mavi, sabuni ve miski dediğimiz renkler de kahverengi neslinden gelmektedir. Sivas ırkından hariç diğer güvercin türlerinde görülen sabuni ve miski renkleri farklıdır ve maviden gelmektedir.
Sivas cinsi taklacı güvercinler Mardin ve Urfa kuşlarından daha az uçmayı severler, ancak oyunları daha sıktır. Çok alçak dalarlar, hatta daldıklarında ayakları yere değmeden kuyruklarını yere sürterler ve takla atarak yükselirler. Yükseldikleri mesafe Mardin ve Urfaya göre daha kısadır, ancak daha sık takla atarlar.Güvercin ne kadar iyi ise kuyruğunu yere sürme mesafesi o kadar uzun olur.

Ankara Taklacı Güvercinleri

Ankara güvercinleri ülkemizde beslenen en küçük evcil güvercin türüdür. Vücut, kafa ve kanatları fiziksel olarak diğerlerinden daha minyondur. Renkleri kirlidir, birçok renk çeşidi kirli ancak canlı renkler olarak görünebilir ancak kahverengi ve gümüş olanlarına rastlanmaz. Mavisi koyu tonlarda ve sislidir. Araplarında renk açıktır çoğu zaman koyu tonlarda değildir. Arap rengindeki Ankara cinsi taklacı güvercin kanatlarında yer alan şerit, siyah tüylerin üzerindeki renge rağmen belirgin olarak görünebilir. Bunun nedeni damarlarının aslında arap olmaması, bu siyahlığın koyu maviden gelmesidir.
Kırmızı, portakal, şeker ve limonların üzeri her zaman gri, küle benzeyen bir ton ile örtülüdür. Bu renkleri taşıyan kuşların iyisinde kanat uçları ve kuyruklar saf beyaz olmamalı, gıri tonlarda bir beyaz olmalıdır. Bu damarlarının gerçek Ankara kuşlarından geldiğinin göstergesidir.
Boz rengi Ankara ilimize ait bir renktir ve mavinin bir tonudur. Ancak, çoğu güvercin besleyen boz rengini sabuninin kirli hali olarak bilirler.
Kahverengi de aynı şekildedir, açık kahverenginin aslında bildiğimiz kahverengi ile alakası yoktur, güvercinlerde kahverengi mavilikten gelmektedir.
Ankara kahverengilerinde tüylerdeki ve kanatlardaki renk güneş ışığı altında biraz kayba uğrar.
Ankara taklacı güvercinleri diğer taklacı türlerine göre daha sık takla atarlar. Yükselme mesefaleri kısa, fakat takla sayıları çoktur. Favori kuşlardır. Damarları Ankara 'da çok iyi korunmuştur. Günümüzde Ankara ilimizde bu taklacı güvercinlerin saf ırkından kuş bulmak mümkündür.

Antalya Taklacı Güvercinleri

Antalya güvercinleri zamanla diğer ırktan kuşlarla eşleştirilerek ortadan kalkmışlardır. Fiziksel özellik olarak; göğüsleri dar, bacak ve boyun uzunlukları diğer cinslerden fazladır.
Bu ırk ötekilerine göre daha dar bir göğüse sahip olup bacak ve boyun uzunlukları fazladır. Gagaları kısa boydadır. Renkleri çok canlı ve çeşitlidir. Hemen hemen her renkte Antalya cinci taklacı güvercin görülebilir. Ön, arka ve çift tepe bu kuşlarda önemli özelliktir.
Uçuşları Urfa güvercinlerine benzer, fazla çekmezler. Çok yükselmeyi ve tek uçmayı severler. Oyunlarını havada, yüksekte yaparlar. Bu güvercinlerden günümüzde Antalya'da bulmak mümkün değildir. Sınır komşularımız Suriye ve Irak'ta bu nesilden güvercinler olduğu söylenmektedir.

Güvercin Beslenmesi - Özet

Güvercin Beslenmesi - Özet

Eşleşmeden yaklaşık bir hafta sonra genelde bir gün arayla yumurtlanan iki yumurta 17-19 gün sonra kırılır. Yumurta ilk yumurtlandığında 15 gram kadardır. Yavrular 11 gram kadar doğarlar. 7. günde ağırlıkları 70, 14. günde 170 g.a kadar ulaşır. Yavrular 20 günlük olduğunda önlerine yem konulmalı ve yemi görmelidirler. 24-25 günlükken konulan yemleri yemeğe başlamaktadırlar. 28 günlükken yavrular ana babalarından ayrılmalıdırlar. Farklı bir yerde önlerinde her zaman yem ve taze su bulundurulmalı ve diğer kuşlar yemlenirken aralarına katılmalıdır. Yaklaşık 15 gün sonra diğer kuşların arasına konulabilirler. Yeme düştükten sonra yavrular kart kuşlarla kovalanmaya başlanır. Oyuna girene kadar günde 3-4 kere 4 lü gruplarla uçurulur. Yavrular taklaya girdiğinde saati uzatmaya ve hava oyunlarına başlarlar. 1-2 hafta süren bu dönemde çekmeye başlarlar. Sonra sineğe çıkar ve nefesleri açılır. Sonra ayrı uçmaya başlarlar ve alçalırlar, evin üzerine gelip çekmeye başlarlar. O zaman teke düşmüş demektir, günde 1 kere tek uçurulur. Grupla uçurulursa kendini uçuşa verir, oyuna gelmez.. Yavrular 4 aylık olduklarında yumurta vermeye başlayabiliyorlar.
17 günde yumurtadan çıkan güvercin yavruları, ilk hafta gözleri kapalı ve hav tüyleri ile kaplıdırlar. Hav tüylerinin sıklığı ve uzunluğu ırklara ve renklere göre farklılık gösterir. Yavrular ilk günlerde ana ve babanın kursağından salgılanan ve “güvercin sütü” yada “kursak sütü” (halk dilinde maya) adı verilen proteince zengin bir besin maddesi ile beslenirler. İlk haftadan sonra bu süt yerini yavaş yavaş ana ve babanın kursağında ıslatılmış dane yeme bırakır. Özellikle bu dönemde yemin karışık muhabbet kuşu yemi ile takviye edilmesinin yavruların gelişmesine olumlu katkısı vardır. Yavru döneminde anaçlar sabah ve akşam olmak üzere günde iki öğün yemlenmelidirler. Yavru bulunmadığı döneme nazaran yemleme süresinin uzatılmasına dikkat edilmelidir. Zira ebeveyn kuşlar önce yavruları sonra da kendilerini yeterince besleyebilmelidirler. Eğer yemleme süresi kısa olursa yavruya verilen yemde bir süre sonra azalmakta, yavruların gelişmesi yavaşlamaktadır. Eğer mümkünse çok sıcak günlerde öğle vakti de çok az miktarda yemleme yapılarak, yem ile birlikte yavrulara su verilmesi sağlanmalıdır. Yavrulu anaçların önünde sürekli yem olması ilk günlerde bir sorun teşkil etmese de bir süre sonra yavrular doyduklarından dolayı ana ve babalarından yem istememektedirler. Yavru tarafından yemlenme isteği yeterince güçlü olmazsa bir süre sonra ana ve babaların da yemleme isteği azalmaktadır. Yavruya bakma güdüsünü ayakta tutabilmek için iki kez yemleme ile yavruların yemlenme isteklerinin her zaman güçlü kalması sağlanmalıdır.

Birinci haftadan itibaren tüylenme yavaş yavaş başlar. Bu günlerde yavrular künyelenmelidirler. Eğer yavruları 7 günlük yaşta künyelemezseniz künyelerin ayaklara geçmesi çok zorlaşmaktadır. Mümkünse 15 günlük yavruların yanına, yuvalıklara yem konmalıdır. Eğer bu mümkün değilse 21 günlük yavrular yere bırakılmalı, böylece yemlenirken ana ve babalarını görmeleri sağlanmalıdır. Bu şekilde yavrular çok kısa süre sonra yem yiyebilmektedir. Yavrular yere bırakıldıklarında yuvalıklara ulaşamayacak kadar küçük olmalıdırlar, yada yuvalıklar yerden yeterince yükseklikte bulunmalıdır. Aksi takdirde yavrular yabancı çiftlerin yuvalığına girmekte ve yuvalık sahipleri tarafından gagalanmakta, dövülmektedirler. Yavrular 28 günlük yaşta yem yiyebilmeliler ve ebeveynlerinden ayrılmalıdırlar. Yeme düşen yavruların önünde ilk hafta sürekli yem bulunmalıdır. Bu dönemde yavrular gözlenerek, hepsinin su içip yem yediklerinden emin olunmalıdır. Yavrular genellikle yem yemeye su içmeden daha önce başlamaktadır. Suyu bulamayan yavruların gagaları ara sıra suluğa sokularak içmeleri sağlanmalıdır. Bir süre sonra tüm yavruların yem yedikleri ve su içtikleri görülecektir. Bundan sonra yavrularınızın uçurma ve alıştırma antrenmanlarına geçebilirsiniz.
İlkbaharda çıkan yavrular tüye geç gireceğinden daha iyi olurlar..

Yemleme akşamları olmak üzere bir kere yapılmalıdır. Yavrulu anaçlara sabahta yem verilmelidir. Ancak takip edilmeden yuvaya konulan yemler diğer kuşları da yuvaya çekmekte ve yavrular ezilerek veya dövülerek ölebilmektedir.

Salmalar mümkün olduğunca fazla havalandırılmalıdırlar. Salmamda ısıtma sistemi olduğu için rahat oluyorum. Kışın ortalama sıcaklığı 12 derece olmakta.

Tabana serilen kum sağlıksız olduğundan salmamın tabanına iki kat kalın boya naylonlarından serdim. Süpürmesi çok kolay olmakta ve ayda bir dezenfektanla bütün salmamı, tabanı dahil silmekteyim. Karbon tozu çok etkilidir ve sanıyorum yakında herkesce vazgeçilmez olacaktır.

Yemleri buğday ağırlıklı olmak üzere mercimek yulaf, arpa, fiy, kırarak fasulye ve genelde konserve bezelye ve ufak yüzdelerle de çekirdek, kenevir ve keten veriyorum. Pirinç ishali kesebilmektedir.İshal durumunda çekirdek ve keneviri hemen kesmek gerekiyor. Bir miktar tuz ve toz şekeri her hafta yemliklerinde bulundurarak yemelerini sağlıyorum. Yumurta kabuğunu ufalayarak sık sık vermek faydalı oluyor. Tüy döneminde de kavun çekirdeği ve haftada 1 yeşillik veriyorum.

Fasülye tam bir kalsiyum deposu ve protein açısından zengin ve yumurta kalitesini arttıran fosfor bulunan mercimek özellikle yavru verimi ve tüy döneminde çok gerekli. Yumurta kabuğu gelişim için gerekli olan A,D,E vitaminleri içermektedir. Bezelyede direnç arttırıcı C vitamini bulunmaktadır. Enerji ihtiyaçlarını karşılamak için buğday, mısır ve bezelye verilir.

Çiftleştirmek için hazırladığınız bir çift güvercin onları bir araya koymadan yaklaşık 2 hafta önce düşük kalorili bir diyete ihtiyaç duyarlar, çiftleştirmeden bir hafta önce yüksek proteinli diyet uygulanmalıdır ve günlük öğünlerinde yeteri kadar tuz, kalsiyum, diğer maineraller ve gerekli vitaminleri aldıklarından emin olun. Dengeli beslenme çok önemlidir. Bir çok çiftleşen dişi kalsiyum eksikliğinden sakatlanır, kandaki yağ oranı yükselir ve stres altındaki kuşta tehlikeli durumlar yaratabilir. Dolayısıyla çiftleşme yemlerine çok yağlı olan çekirdek koymayın..

Kuşlarınıza sarımsak, aspirin gibi şeyler vermeyin.. Şehrinizdeki bir veterinerde tahlillerini yaptırarak sonuca göre tedaviye başlayın..

Güvercinler yediklerini hazmedebilmek için ince çakıla ihtiyaç duyarlar. İnce çakıl taşlığında birikerek sürtünme yoluyla yediklerini hazmetmesine yardımcı olur. Deniz yosunu; değerli bir protein,vitamin ve minarel kaynağıdır. Kaliteli tüy oluşumunda önemli katkıları vardır. Kırmızı kil; mide rahatsızlıklarına karşı doğal bir ilaçtır ve ishale karşı olumlu etkisi vardır. Kırmızı kil toksik maddeleri bağırsakta bloke eder ve ishali önler. Kömür; ishale karşı etkilidir.

Kışları her gün mineralli güvercin taşı; yazında dışarıdaki kum havuzunu kullanmaktayım. Kışın sularına katılan bal veya pekmez ve verilen bol yem soğuğa karşı çok faydalı olmaktadır. 1 aylık periyotlarla da balık yağı hapı verilebilir. İçme suyuna devamlı bir çay kaşığı kadar elma sirkesi bakterilerin yayılımını önlemede faydalıdır.

Yazın 3-4 günde bir büyük bir leğene; suyu devamlı değiştirerek,banyo suyuna ayda bir kere olmak üzere, sırayla neguvan toz, sirke ve tuz katıyorum, kışın yağış olmadığında ve hava kötü değilse sabah olmak üzere fırsat oldukça banyolarını yaptırıyorum.

Yemlerin dışkılara bulaşmaması için yemlikler kullanılmalıdır. Her gün suları tazelenmeli ve hafta bir suluklar dezenfekte edilmelidir. Yuvalıklar yavrular ve benim için birçok açıdan sağlıklı ve kullanışlı oluyor. Yavrular uçurulmaya başlandığında sabah ve akşam her gün uçurulmalıdır, yoksa oyuna girmeleri gecikmektedirler. Tüy dökme genelde bir kere olur. Sonbaharda tüy dönemi hemen her kuş için aynı dönem olmaktadır. Tüye giren kuşu uçurmamakta ve yaklaşık 10 gün süreyle besiye çekiyorum. Yavrularına iyi bakmayan kuşu kümesinizde tutmayın..

Kuşlar soğukta üşümezler ancak yağmurda ve cereyanda kalmamalıdırlar.

Kış geldiğinde dişi ve erkekleri uygun yerim olmadığından ayırmıyordum, salmam sıcak olduğundan fazla sorun yaratmamakla birlikte fazla yumurtladıklarından artık kanatlarını çırpamaz duruma geldiler. Bu sebeple dişileri-erkekleri ağustos-şubat döneminde ayırın. Damızlıklara bir ayrı yerde bakmak hem uçurmak hem yemlemek konusunda çok faydalı oluyor.

Kaçıp inen kuşu bile kümesinize sokmayın. Eğer kümese girecekse de mutlaka karantinaya alıp sağlık durumunu gözlemleyin.
Kuş fazla olduğu zaman kuşu kaçırma olasılığı da azalmaktadır. 4-5 gün diğer kuşlarla çevreyi tanımasını sağlıyorum ve 4-5 kuşla tek olarak uçurmaya başlıyorum. Parıltıyı inecekleri zaman yem kullanarak istediğim yere inmesini sağlıyorum. Evimin yakınında olan yüksek bloğa inen bazı kuşları oradan kurtarmak için binanın çatısına poşet bağladım ve sorunu çözdüm. Bazı kuşlar uçurmak için kaldırdığımda havalanmayıp salmamın çatısına inmekteydi bir metrelik bir sopanın ucuna taktığım siyah poşet bu sorunu çözmemi sağladı.

Uçan kuşa indiğinde yemek ve su vermeyin...

Güvercinler, Kumrular Dodo'lar ve Çöl Tavukları Güvercinler, Kumrular Dodo'lar ve Çöl Tavukları

BÜTÜN KUŞLARIN en iyi tanınanlarından birini içine alan bu takımın iki ünlü üyesi insanlar tarafından yok edil» mistir. Bunlardan biri kuş kavramımıza öylesine uzaktır ki, âdeta efsanevî bir yaratık niteliğine bürünmüştür. Tipik bir kuş olan ikincisi ise bir zamanlar Kuzey Amerika' nın, hatta bazılarına göre dünyanın en yaygm kuğuydu. Güvercinler, kumrular ve akrabaları «Columbifor-mes» takımını meydana getirirler.

GÜVERCİNLER ve KUMRULAR

COLUMBİDAE» ailesi, 290 türü olan kalabalık bir gruptur. Bu türlerden biri de herkesin tanıdığı evcil güvercin veya öbür adiyle kaya güvercinidir (Columba-livia). Enlemlerimizin güvercinlerini ve kumrularını tanımakta güçlük çekmezsiniz. Hepsinde aynı yumuşak, pürüzsüz, oldukça ufak ve yuvarlak kafa, kısa boyun, dolgun göğüslü tombul vücut, yumuşak derili ve kısa bacaklarla ayaklar vardır. Gagaları oldukça incedir ve kısmen nazik bir çıkıntı ile örtülüdür. Bu gaga, ucunda kubbeli ve hafif kancalıdır.


Güvercinlerin tüyleri sık ve genel olarak yumuşaktır. Özellikle sırt tüylerinin deriyle bağlantıları gevşektir. Bir teoriye göre, bu, çok faydalı bir tertiptir: Bir doğan, kaçan bir güvercinin üstüne indiği vakit, güvercinin sırtından bir avuç tüy bulut gibi havalanmakta ve güvercin bu karışıklıktan faydalanarak çok kere kaçmayı başarmaktadır. Güvercin ailesi üyelerinde yumuşak renkler baskınsa da, canlı ve parlak renkler de yok değildir. Özellikle boyun ile kanatların üst tüylerinde en parlak madenî renkler dikkati çeker. Türlerin çoğunluğunda iki cinsin arasında renk farkı yok gibidir.


Güvercin ailesi üyelerinin yiyeceği hemen tamamen -bitkiseldir. Tohumlarla, yumrularla, orman ye-mişleriyle beslenirler. Bol suya ihtiyaçları vardır. Su, güvercinlerin susuzluğunu giderdikten başka, yuttukları sert taneleri şişirmeye de yarar.


Güvercin türlerine bütün kıtalarda ve kuşaklarda, yüksek ve alçak alanlarda rastlanır, fakat çoğu ormanları tercih eder. Kuzey türleri daha çok göçücü kuştur,. güneyde yaşayanları aksine ya kısa yolculuklar yaparlar, ya da yerli kuşturlar.


GÜVERCİNLERLE KUMRULARIN ARASINDAKİ AYRILIK Güvercinlerle kumruların arasındaki ayrılık nedir? Aslında bir ayrılık yoktur, şu farkla ki ailenin daha ufak ve daha yumuşak huylu üyelerine kumru denilmektedir. Bizdeki «barış güvercini» deyimi birçok dillerde «barış kumrusu» olarak ele alınır. Kuzey Yarımküresinde fazla türü olmayan bu grup, tropikal Amerika ile Afrika'da çok daha kalabalıktır. Fakat güvercinlerle kumrular Avustralya'da, Yeni Gine'de ve Pasifik adalarında gerek sayı, gerek tür bakımından dünyanın başka yerlerindekinden daha zengindirler.

GÜVERCİNLERİN ÂDETLERİ


Enlemlerimizdeki erkek güvercinin cilveli ötüşü ve çalımlı yürüyüşü bütün aileye öz bir davranıştır. Bu kuşların kâh yumuşayan, kâh baykuş sesini andıran ve yeknesak bir tekrarla insanın içini sikan nağmeleri de tüm aEenin özelliğidir. Erkek güvercinle dişisi birbirlerine çok bağlıdırlar, eşlerden biri bir kazaya uğrayacak olursa, öteki yeni bir eş kabul edinceye kadar aradan epey zaman geçer.


Bütün güvercinler lekesiz beyaz veya koyu sarı renkte yumurtalar yumurtlarlar. İyi bilinen türlerin yumurta sayısı ikidir, fakat bazı tropikal türler bir tek yumurta yumurtlarlar. Yuva derme çatma bir yapıdır. Erkekle dişi sıılayla kuluçkaya otururlar, fakat erkeğin kuluçka nöbeti genellikle gündüzün, eşi-ninki ise gecedir. Yavrular yumurtadan çıktıktan sonra «güvercin sütüyle» beslenirler. Bu eşsiz madde, ebeveynin kursağının zarı tarafından salgılanır ve yavruların ağzına püskürtülür. Memeli hayvanların yavrularına süt verme eylemiyle kıyaslanabilecek bu besleme tarzına öbür kuşların hiç birinde rastlanmaz. Güvercinlerin tek tük birkaç başka grupla ortak bir özellikleri de gagalarını suya daldırdıktan sonra, suyu yutmak üzere başlarını kaldırmadan susuzluklarını giderebilmeleridir. Çoğu güvercinler güçlü ve hızlı uçuculardır. Etlerinin de lezzetli oluşu dünyanın birçok yerlerinde en çok avlanılan kuşlardan olmaları sonucunu doğurur. Susuzluklarını gidermek için, sabah ve akşam su başlarına geldikleri çöllük bölgelerde uçuş yolları boyunca vurulurlar. Fakat güvercinler, hesapsızca öldürülmelerini karşılayacak kadar çabuk üremediklerinden, bugün birçok türleri tükenip yok olmak tehlikesin-dedir.

Evcil türlerden biri olan posta güvercini, evine dönebilme kabiliyetiyle ün salmıştır. Aslında posta güvercininde bu kabiliyet birçok yabani kuşlardakinden zayıftır. Fakat posta güvercinler eğitimle bu işin ustası kesilirler. Saatte 95 -100 kilometre hızla uçanları ender değildir. Böyle bir güvercinin katettiği en uzun yol 1950 Km. olmuştur. Güvercin yarışları birçok ülkelerde gözde bir spordur. Posta güvercinlerinin harplerde insanlara büyük hizmetleri dokunmuştur. Yollanılacak mesajlar gayet hafif tüplerin içine konularak, kuşun kuyruk tüylerinin birinin altına bağlanmaktadır.


Posta güvercinlerinden belli bazı alanların fotoğrafını çekmekte de yararlanılmaktadır. Bu maksatla, güvercinlerin boynuna bağlanan ve uçuş esnasında objektifi aşağıya bakan son derece hafif fotoğraf cihazları yapılmıştır. Belli bir süreden sonra bir saat mekanizmasıyle harekete geçirilen fotoğraf makinesi, kuşun uçtuğu bölgenin seri halinde fotoğraflarını çekmektedir. Bu fotoğraflar uzmanlar tarafından değerlendirilerek çok kıymetli bilgiler elde edilmektedir.


Sayısız güvercin türleri arasında en ilginçlerinden biri orman güvercini veya öbür adiyle tahtalı güver-cin'dir (Columba palumbus). 43 santim uzunluğundaki biı güvercinin baş, kuyruksokumu ve kuyruk üstü tüyleri mavi-gridir. Boynun arkası ve yan tarafları yeşil parlaklık gösterir. Boynun her iki tarafında beyaz birer leke vardır. Ensede erguvan renginde parlak tüyler görülür. Siyahımsı kuyruk tüylerinin ortasında gri renkte bir bant vardır. Orman güvercini bütün Avrupa'ya, Güney Batı ve Orta Asya'ya yayılmıştır. Kuzeydekiler göçücü, öbürleri yerli kuştur. Dağlık yerlerde ve ağaç üzerlerinde yaşar. Yuvası da ağaçların üzerindedir.


MAVİ GÜVERCİN
(Columba oenas)

«Mavi güvercin», orman güvercininden daha ufaktır (32 santim uzunluğundadır). Vücudunda renk olarak mavi hâkimdir, yalnız göğsü şarap kırmizısıdır. Kanatlarında ve boynunda ise beyaz leke yoktur. Mavi güvercin orman güverciniyle aşağı yukarı aynı ülkelerde yaşar, fakat her yerde barınamadığından ötekinden daha ender olarak rastlanır. Yaşayacağı yerde mutlaka, içinde kovukları olan ihtiyaç ağaçların bulunması lâzımdır. Bu güvercin orman güvercininden daha kolay ev-cilleşir, başka bazı güvercin türlerinin arasına karışır, hatta onlarla çiftleşir.


KAYA GÜVERCİNİ
(Columba Livia)

«Kaya güvercini» güvercin türleri arasında insanlar için en önemlisi-dir. Evcil güvercin bu kökten gelmiştir. Bu türün sırtı açık kül rengi-mavi, karnı gri-mavidir. Boynun göğse kadar olan kısmı kurşunî fon üzerinde üstte açık mavi-yeşil, altta erguvan renginde parlaklık gösterir. Sırtın kuyruğa yakın kısmı beyazdır. Kanat üzerinde iki siyah band vardır. Dibi açık mavi olan gagası siyahtır. Bu güvercinin uzunluğu 34 santimdir. En yaygın olduğu bölgeler Akdeniz ülkeleri, Büyük Britanya, Güney -Batı ile Orta Asya, Hindistan ve Kuzey Afrika'dır. Kuzeydekiler göçücü, güneydekiler yerli kuştur. Bu tür kayalarla yarların oyuklarında ürer ve ağaçlar yerine eski binalarda, duvarların üzerinde ve kulelerde barınır. Barışsever bir kuştur, hemcinsleri arasında sakin bir hayat sürer. Davranışları itibariyle evcil güvercine çok benzer. Saatte 100 kilometre ka-tedebilen usta bir uçucudur. Havalanırken gürültüyle kanat çırpar. Kalabalık sürüler halinde havada daireler çevirir.

EVCİL GÜVERCİNLER
Bu kuşlar yetiştiricilerin elinde renk ve vücut yapısı itibariyle epey değişmelere uğramışlarsa da, bilginlerin incelemeleri bunların hepsinin kaya güvercininin iki, üç çeşidinin soyundan geldiğini göstermiştir. Esasen huylan ve âdetleri de kaya güvercinlerinkilerle eştir. Onlar da hiç bir zaman ağaçların üzerinde yuva yapmazlar, yuvalarını çoğunlukla karanlıkta ve duvarlarla yapıların aralıklarıyle oyuklarına yerleştirirler. Küçükken yuvalarından alınan kaya güvercinleri, tıpkı evcil güvercinler gibi davranıp insanlarla dost olurlar. Gerek evcil güvercinlerde gerekse kaya güvercinlerinde mavi renk hâkimdir ve kanat tüyleriyle kuyrukta siyah bandlar görülür.


Güvercinler hakkındaki en eski kayıt, İsa'dan 3 000 yıl" önceki bir Mısır firavununun yiyecek listesinde adının geçmesidir. Ortaasya kavimleri çok eski çağlarda güvercin ev-cilleştirirlerdi. Güvercinler daha çok tapınakların damlarında ve duvarlarında barındıklarından onlara tanrıların misafiri gözüyle bakılırdı. Eski Yunanistan'da ve Roma'da güvercin haberci olarak kullanılırdı. Tarihçi Plinyüs o devirde evcil güvercinler için büyük paralar ödendiğini yazıyor. Roma İmparatorluğu'mm genişlemesiyle güvercin geri kalan Avrupa ülkelerine de yayıldı. Asya ile Afrika'nın İslâm dünyasında da güvercin beslenirdi ve özellikle Bağdat halifeleriyle Mısır sultanları posta güvercinine büyük değer verirlerdi.


Evcil güvercinler oldukça uzun ömürlüdürler. 12 yaşına kadar yaşayanları çoktur. Tek tük birkaç tanesinin 30 yaşma eriştiği duyulmuştur. Bazı tabiat bilginleri evcil güvercinleri 10 gruba ayırmışlardır. Bunların arasında tarla güvercinleri, pe-rukalı güvercinler, tavus güvercinleri, düğmeli güvercinler, dev güvercinler vs. sayılabilir. Daha çok ılık ve sıcak bölgelerde görülen tarla güvercinlerinin arasında biteviye mavi, siyah, kırmızı, san veya beyaz renkte olanları vardır. Bunlar, gözlerinin siyah oluşuyle de öbür evcil güvercinlerden ayrılırlar. Dev güvercinlerin uzunluğu 55 santimi geçer, açılmış kanatlarının eni ise 105 santimi bulur. Evcil güvercinlerin en büyükleri onlardır.


UVEYK veya öbür adıyla ADİ KUMRU (Turtur turtur)
«Üveyk» düz gagası, uzun kanatları, uzun ve yuvarlanmış kuy-ruğuyla dikkati çeker. Tüyleri genel olarak kızılımsı veya pas rengi-dir, boynunun arkası gri - mavidir, boynunun yanlarında gümüş kenarlı dört siyah serit göze çarpar.Üveyk Arupa'yla Asya'nın büyük bir kıs-mına yayılmıştır, birçokları kışın gü-ney yönünde uzun yolculuklara giri-şir. Bilimsel adını, «tur tur» dîye tarfi edilebilen tatlı sesinden alır. zarif hareketleri ve yumuşak tavır-ları dolayısıyle güvercin ailesi üyeleri arasında insanlara en sevimli görünenidir. 30 santim uzunluğundadır.


GÜLEN KUMRU
(Streptopelia risoria)

Adi kumru ile kaya güvercininden sonra en eok evcilleştirilen güvercin ailesi üyesidir. Rengi sarıdır. Sırtı koyu, başı, gerdanı ve karnı daha açık renktir. Ensesinde siyah bir şerit göze çarpar. Kanatlarında da siyahlıklar vardır. Uzunluğu 31 santimdir. Bu kumrunun yurdu Kuzey Afrika ile Hindistan'dır. Tabiat bilginleri, kurak ve çölümsü step bölgelerini tercih ettiğine dikkat etmişlerdir. Sesi adi kumrunun «tur tur» una benzer, fakat araya «hi hi hi hi» j gibilerden ötüşler de karıştığından; gülüşe benzetilmiştir.


Yeni Dünya Güvercinleri» İle Kumruları
GÖÇÜCÜ GÜVERCİN
(Ectopistes migratorius)

«Göçücü güvercin» türünün son üyesinin Cincinnati Hayvanat Bahçesinde ölmesiyle 1914'te tükenmiştir. Bu güvercinin rengi genellikle kurşunî gridir, karnı kızılımsı gri, boynunun yanları mor parıltılı, karnı beyazdı. Boynu uzun, başı kısa, kuyruğu, uzun olan kanatlarından daha da uzundu. Göçücü güvercinin uzunluğu erkekte 42, dişide 39 santimdi. 18 yüzyılda bu güvercinler o kadar i kalabalık gruplar halinde ağaçlara ) tünerlerdi ki, ağırlıklarının altında 1 dallar kırılırdı. Kilometrelerce uzun-jluktaki göçücü güvercin sürüleri gü-ıneşi karartır ve belli bir noktadan geçişleri saatler sürerdi. «Amerika kuşları biliminin babası» Alexander ^ilson tarafından 1808 yılında görü-leia bir sürüye iki milyonu aşkın gö-çücîü güvercin katılmıştı. Ne yazık ki bu sevimli hayvan da, birçok kuş çeşitleri gibi bugün tamamen yok olmuş durumdadır.


İnsanlar o zamandan beri göçücü güvercinleri önce kendileri, sonra da domuzları için katletmişlerdir. Hatta bu kuşları vurmak dururken, meşalelerle gözlerini kamaştırıp sopalarla öldürmüşler, ya da tüneklerinin altında kükürt yakmak suretiyle boğmak yoluna sapmışlardı. Böylece, bir zamanlar pek bol ve yaygın olan orman güvercininin bu yeni Dünyalı akrabaları tamamiyle yok oldular.


MATEMLİ KUMRU
(Zenaidura macroura)

«Matemli Kumru» göçücü güvercinin yok olmasıyle Birleşik Ameri-'kanm kuzeyi ile Kanada'nın biricik yaygın türü olmuştur. Bu kumru kalabalık koloniler halinde üreme-mesi sayesinde, göçücü güvercin gibi tüketilmekten kurtulmuştur. Matemli kumrular kuş dünyasının en müşfik eşleri arasındadırlar, birbirlerine düşkünlükleri atasözlerine bile konu olmuştur. Bu arada daha ciddî işlerle fazla ilgilenmedikleri için, yavruları pek derme çatmadır, iki beyaz yumurtaları ise çok kere kartalma, yılanlara, kedilere ve Itaşka düşmanlara yem olur Bu kumrular bir üremme mevsiminde iki parti veya daha fazla yumurta yumurtlamalarının sayesinde zararın önüne geçerler Matemli kumrular tolıunılarla ta neleri yediklerinden çiftçilerin düşmanlığım kazanmışlardır. Çıkardık-lan ses bazı kimselerde matemli hissini uyandırır.


Bu göçücü kuş görünüş itibariyle öbür Amerika'lı akrabasına benzer-se de, göçebe güvercin daha iriydi, göğsünde de bir kızıllık vardı. Matemli kumru kahvemsi renkte ince yapılı bir kuştur. Havalandığı zaman birçok kumrular gibi gürültüyle kanatlarını çırpar.


Tropikal Bölgelerin Süslü Güvercinleri
Tropikal bölgeler birçok renkli ve görülmemiş güvercinlerle kayna-. şır. Polinezya adalarının yemiş kumruları (Ptilinopus cinsi) dünyanın en güzel kuşları arasında yer alırlar. Başlarının tepesi çok kere menekşe rengidir, yücutlarınm geri kalan kısımlarında ise yeşil, sarı ve leylak gibi tatlı pastel renkler birbirine karışmıştır. Adlarından da anlaşıldığı üzere, bu kuşlar başlıca meyvalarla beslenirler.

Güvercinler, tüylerinin yumuşak-lığıyle tanınmışlardır,, fakat Nikobar güvercini (Caloenas nicobarica) hiç de öyle değildir. Uzun, gevsek ve sivri tüyleri hu türe dağınık bir türünü. verir NikoUar güvercinlerinin lııylm mor ve tunç parıltılı bir siyahımsı renktedir.


Güvercingiller ailesinin en yeni üyeleri, Yeni Çine'nin ırı hır tavuk iriliğindeki taçlı güvercinleridir Kloura). Bunlar da kestane reıu',1 vücut tüyleri, gri kanatları ve haclarının tepesini kaplıyan ılanlela uil'i tüylerden meydana gelmiş taçlarıyle gerçekten güzel kuşlardır Uzunlukları 75 santimdir.